© TeknoZil 2022

İşte eko anksiyete belirtileri

İlk olarak 2007 yılında fark edilen eko anksiyete, günden güne değişen çevre şartları karşısında bitmeyen bir çaresizlik hissi olarak tanımlanıyor.

Eko anksiyete yaşamak için insanın başına bir olay gelmesine gerek olmadığını belirten uzmanlar, sorumluluk sahibi ve dünyaya değer veren herkesin eko anksiyete yaşayabileceğine dikkat çekiyor. Uzmanlar, eko anksiyete yaşayan kişilerin sadece kendileri için değil, çocukları ve sevdikleri için de endişe duyduklarını ifade ediyor. 

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, eko anksiyete ile ilgili değerlendirmelerde bulundu ve çevresel sorunlara, afetlere karşı bireylere psikolojilerini korumaya yönelik önemli tavsiyeler paylaştı. 

Eko anksiyete akılcı bir anksiyete çeşidi 

Eko anksiyete’nin ilk olarak 2007 yılında fark edildiğini belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Eko anksiyete günden güne olumsuz yönde değişen çevre şartları karşısında bitmek bilmeyen bir çaresizlik duymayı içeriyor. Bu duyguyu yaşayan kişiler, sadece kendileri için değil çocukları ve sevdikleri için de endişe duyuyorlar. Eko anksiyete bir tehdite verilen doğal bir yanıttır ve bu tehdit somut gözle görülebilir bir tehdittir. Anksiyete sorunlarımızı çözmek için ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi verdiği için özellikle eko anksiyete’nin oldukça akılcı bir anksiyete çeşidi olduğunu söyleyebiliriz.” dedi. 

Çevre sorunlarının çözümü için sistem değişmeli 

Çevre sorunlarının tek başına bireyin çözebileceği sorunlar olmadığını ifade eden Ünsalver, “Kurumların, şirketlerin ve belki de bütün bir sistemin değişmesi gerekiyor. Herkes üstüne düşen görevleri yerine getirse dahi bazı kayıpların geri dönüşü olmayabilir ya da düzelmesi için onlarca yıl geçmesi gerekebilir. Bu durumda, yaşadığımız çevrenin gözümüzün önünde değişimine şahit olmak ve bunu durdurmak için birey olarak ne kadar yetersiz olduğunu fark etmek büyük bir çaresizlik duygusunu da getirir. Bazı kişiler kendilerini suçlu hissedebilirler. Zaman içinde eko anksiyete kişi için ruhsal olarak felç edici olabilir. Bazı ileri durumlarda kişi varoluşu anlamsız bularak kendi hayatını sonlandırmayı dahi isteyebilir.” diye konuştu. 

Eko anksiyete bu belirtilerle ortaya çıkıyor! 

Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, eko anksiyetenin belirtilerini şöyle sıraladı: 

Sorumluluk sahibi herkes eko anksiyete yaşayabilir 

Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, eko anksiyete yaşanması için insanın başına bir şey gelmesine gerek olmadığını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti:  

“Okuyan, araştıran, yaşadığı dünyaya değer veren ve ilgi gösteren, sorumluluk sahibi ve sosyal bilinci olan herkes ekolojik verileri takip ediyorsa eko anksiyete yaşayabilir. Geçmişte yaşamaya alışık olmadığımız ve kontrolü nerdeyse imkansız sel, yangın gibi afetler de eko anksiyeteyi tetikleyebilir. Eko anksiyete çevreye duyarlı davranış geliştirmeyi, bu davranışı sürdürmeyi ve topluma da bu davranışlarla örnek olmayı sağlarsa sağlıklıdır. Eğer eko anksiyete kişide kontrol edilemeyen öfke patlamaları, yerinde duramama, uykusuzluk, kabuslar, iştah kaybı, isteksizlik, umutsuzluk ve intihar düşüncelerine yol açarsa mutlaka uzman yardımı alınmalı.” 

Dayanışma çaresizlik duygusundan kurtarabilir 

Eko anksiyete ve eko yasla başa çıkmada Farkındalık Temelli Meditasyon ve çevre konularıyla uğraşan gruplara katılıp aktif rol almanın bireye yardımcı olabileceğini belirten Ünsalver, “Birey kendi çaresizliğinin dehşetini yaşamak yerine benzer endişeler yaşayan kişilerle bir araya gelip bağ kurarak, dayanışarak yalnızlık ve çaresizlik duygusundan kurtulabilir. Yerel toplulukların aralarındaki dayanışma ağını kuvvetlendirmesini teşvik etmek de kaygıyla başa çıkmaya yardımcı olabilir.” dedi.  

Psikiyatrik hastalıklar toplum içinde sorunlara yol açıyor 

Türkiye özelinde arka arkaya yaşanılan çevresel afetlerin yarattığı panik, korku, öfke, çaresizlik ve yas duygularıyla başa çıkmak için en etkili davranışın dayanışma olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, sözlerini şöyle tamamladı:  

“Bununla birlikte herkes kendi sınırlarını, kapasitesini hatırlamalı ve tüm afet durumlarıyla dayanışmayı hedeflememeli. Çünkü bu sonuçta şefkat yorgunluğuna, ruhsal ve fiziksel tükenmeye yol açabilir. Afetlerin fotoğrafları ya da videolarına sürekli bakmak olayların travmatize edici etkisini arttırır. Bu sebeple bu tür materyallere kısıtlı süre bakılması gerekir. Yaşanan kayıplar karşısında üzülmek ve çaresiz hissetmenin doğal olduğunu kabul edip, üzülebilmenin aslında nasıl sorumlu ve empati kapasitesine sahip bir insan olduğunu gösterdiğini hatırlamak yardımcı olabilir. Bu olumsuz duygular gelecekte benzeri felaketlerin yaşanmaması adına eyleme geçmek için gerekli enerjiyi ve motivasyonu verecektir.”

Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER