Serkan Asan'dan çarpıcı röportajı
SPORTrabzonspor'un genç futbolcusu Serkan Asan, TFF tarafından yayınlanan Tam Saha dergisine röportaj verdi.
Trabzonspor'un genç oyuncusu Serkan Asan TFF tarafından yayınlanan Tam Saha dergisine röportaj verdi.
Serkan Asan: "Sahada taraftar gibi mücadele ediyorum"
Trabzonspor’un altyapısından yetişip geçtiğimiz yıldan itibaren bordo-mavili formaya ısınmaya başlayan 21 yaşındaki sağ bek, ilk defa Ümit Milli Takım’a davet edilip ay-yıldızlı formayla da tanıştı. Karlara bata çıka kilometrelerce yol yürüyerek idmana gidip geldiği günleri asla unutmayacağını söyleyen başarılı oyuncu, Trabzonspor’da forma giymeyi "Taraftarımızın önünde, sahada taraftar gibi mücadele ediyoruz. Ruhumuzda o sevgi var. Dışarıdaki taraftar ile altyapıda oynayan oyuncu arasında hiçbir fark yok. Aynı sevgiyi paylaşıyoruz” cümleleriyle anlattı.
İşte Serkan'ın verdiği o röportaj;
28 Nisan 1999 Trabzon doğumlusun. Öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdin?
Köy ortamında, mahalle arasında arkadaşlarla top oynuyorduk. Çocukluktan beri futbola sevgim vardı benim. Okuldan çıkıyor, hemen okul önünde arkadaşlarımla top oynuyordum. Eve gitmiyordum. Herkes beni bekliyordu. Hava kararıyor ama ben yine top oynamaya devam ediyordum. Herkes beni arıyordu, “Serkan nerede?” diye… Babam da her defasında, “Okulun önünde top oynuyordur” derdi. Sürekli arkadaşlarımla top oynuyordum. Büyüklerle de oynuyordum. Küçük olmama rağmen büyüklerin arasına girip top oynamayı çok seviyordum. Futbola sevgim küçüklükten beri vardı.
Baban, annen, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?
Beş kardeşiz. Dört ablam var. Hepsi üniversiteyi bitirdi. İkisi evli. Son çocuk benim. Babam en sonunda erkeği bulmuş. Annem ev hanımı. Bir ablam hemşirelik bölümünü bitirdi ve İstanbul’da işe başladı. Diğer ablam da Samsun’da Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. O da sınavı bekliyor. Ben de Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde Spor Yöneticiliği bölümünde okuyorum. Devam ettirmeye çalışıyorum diyeyim. Biraz sıkıntılı oluyor tabiî ki futboldan ötürü.
Baban ne iş yapıyordu?
Babam İstanbul’da inşaat ustasıydı. Yurt dışında çalıştı çoğu zaman. Kendisini senede bir-iki hafta görüyorduk. Futbol oynamaya başladıktan sonra babamı emekli ettim. Diğer ablalarım da zaten her birisi bir yerde. Annemle yine yalnız kaldılar.
Sendeki futbol yeteneğini ilk kim keşfetti?
Ben Trabzon Düzköylüyüm. Okullar arası futbol turnuvaları olurdu. Öğretmenlerim Adem Karahasan, Murat Gedikli ve İbrahim Direk vardı… Okul turnuvasında bizi Trabzonspor’un altyapısından izlemeye gelmişlerdi. Salim Doğan ve Salih Tekke o turnuvada beni beğenmişlerdi. Sonra Trabzonspor altyapısına çağırdılar. İlkokuldaki hocalarım da beni Trabzonspor seçmelerine götürdü. Orada Salim Doğan Hocam beni seçmişti. Basamak basamak, üstüne koya koya bugünlere gelebildim.
Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen bunu başardın. O arkadaşlarına göre neyi farklı yaptın da bugün buradasın?
Maddi açıdan durumumuz iyi değildi. Babam hep yurt dışında çalışıyordu. İmkânlar biraz zordu bizim için. Düzköy’de şehre 50 kilometre uzaktaydım. Oradan idmanlara gidip gelmek çok zordu. Annem istemiyordu zaten tek başıma gidip gelmemi… Bir sene babam götürdü beni. Yurt dışına gitmedi benim için… Ablamlar okuyordu. Maddi sıkıntılarımızı çözebilmek için babam yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Sonra üç numaralı ablam Semra beni 1.5 yıl idmana götürdü. Sonra babam, “Bakalım kendi başına gidebilecek mi?” dedi… Beni ön kapıdan otobüse bindirdi, arka kapıdan da kendisi binmiş. Bana da diyordu ki, “Sen git, ben şoför abine söyledim, seni indirecek…” Meğerse benden sonra otobüse biniyormuş. Benim haberim yok. Düzköy’den biniyor, antrenman sahasına geldiğimde iniyordum. Babam da arkamdan geliyormuş. Birkaç kere bunu tekrarladıktan sonra bakmış ki, gidip gelebiliyorum, sonra da bıraktı beni. Artık kendi başıma gidip gelmeye başlamıştım. O zorluklar beni bu zamana kadar getirdi diyebilirim. Ailemin verdiği desteği hiçbir zaman unutamam.
Trabzonspor’un altyapısında futbola başladığını görüyoruz. Nasıl bir altyapı eğitimi aldın?
Trabzonspor’un altyapısına 2009’da girdim. İlk dönemlerde nasıl mahalle arasında top oynuyorsak, orada da öyle başlamıştık. İkinci senemde hocalar bize top sürmeyi, top sektirmeyi, arkadaşına pas atmayı gösteriyordu. Salim Doğan Hocamın bu yönde bana katkısı çok büyüktür. Kendisiyle halen görüşürüm. Mahalle arasından çıkıp, altyapı eğitimine başladığımız noktadaydık. Her şeyi bize öğretmişlerdi. Şu anda da halen öğrenme sürecim devam ediyor. Trabzonspor’un altyapısından çıkardığı oyuncular belli. O dönemde Yusuf abiler vardı. Abdülkadir Ömür benim takım arkadaşımdır. Hepimize örnek olmuştur. Cafer Tosun bizden önce çıkmıştır. Bizi tetikleyen, A takımda oynayabileceğimizi düşünmemizi sağlayan kişiler onlardır. Onları örnek alıp bu zamana kadar geldik Allah’a çok şükür…
Profesyonel sözleşmeye imza attıktan sonra 1461 Trabzon’a geçtin. 2018-2019 sezonunda 3. Lig’de 29, Türkiye Kupası’nda 3 maçta forma giydin. Çok istikrarlı bir görüntü sergiledin. O sezon senin adına nasıl geçti? 1461 Trabzon sana neler kattı?
U19’dan A takımda profesyonelliğe geçtiğim zaman bir takımda oynamamam gerekiyordu. Direkt A takımda oynayacağımı düşünmüyordum. Kendimi geliştirmek için başka bir takımda oynamam gerekiyordu. 1461’de böyle bir imkân vardı. Hocalarımız, “Burada oyna. Yanı başımızda ol, seni gözlemleyelim. Devre arasında seni tekrar Trabzonspor’a alma şansımız olur. Başka takıma gidersen dönüşün sıkıntı olabilir” dediler. 1461 bana çok şey katmıştır. Hem buradaki futbol anlayışı hem mücadele anlamında hem de Trabzon’un takımı olduğu için ayrı bir hırsla oynamıştık. 34 maç oynadım toplam. Yani sürekli üstüne koya koya devam etmek istedim. Şu an buralara gelmişsem 1461 Trabzon’un katkısı çok büyüktür.
Geçen sezon Trabzonspor’a geri döndün. İstikrarlı görüntünü sürdürdün diyebiliriz. Genç yaşına rağmen UEFA Avrupa Ligi’nde 3, Türkiye Kupası’nda 6, Süper Lig’de de 7 maçta formanı terlettin. Geçen sezonu nasıl değerlendirirsin?
Doğup büyüdüğüm, hayalini kurduğum şehirde o formayı giyebilmek çok büyük bir şeydi benim için. Herkes önce kupada ya da ligde oynar, o tecrübeyle Avrupa maçına çıkar. Ama benim için ilk tecrübe Avrupa’da oynamak oldu… İlk kez Avrupa Ligi’nde oynadım. Krasnodar maçıydı… 3-1 kaybetmiştik. Kendi kaleme de gol atmıştım. Top bana çarpıp gol olmuştu. Yani ilk maçımda bir an “Ne oluyor?” diye etrafıma baktım. Tribünler üstüme doğru geliyordu. Sonra bir anda takım arkadaşlarım ve Ünal Karaman Hocam destek verdi. Ben de o anda her şeyi unuttum ve devam ettim maçıma. İyi de oynamıştım. Benim için o maç çok önemlidir. Trabzonspor’da ilk profesyonel maçım bu maçtır… Geçen sezon hem lig hem Ziraat Türkiye Kupası hem de UEFA Avrupa Ligi’nde toplam 16 maç oynadım. Hiç hayalini kurmamış bir insan için çok önemli bir şey gibi gözükmeyebilir. Ama biz hayalini kurduğumuz için çok önemliydi. Gurur vericiydi. Kendi şehrimizden çıktık, altyapıdan çıktık. Taraftarımızın önünde, sahada taraftar gibi mücadele ediyoruz. Ruhumuzda o sevgi var. Yani nasıl anlatsam, dışarıdaki taraftar ile altyapıda oynayan oyuncu arasında hiçbir fark yok. Aynı sevgiyi paylaşıyoruz.
Bu sezona çok iyi başladın. Röportaj yaptığımız 7 Ekim 2020 tarihine kadar 4 Süper Lig maçında 279 dakika forma giydin. Bu sezonki Serkan Asan’ı nasıl değerlendiriyorsun?
Geçen sezon forma şansı bulup oynadıktan sonra özgüvenim gitgide arttı. Hem takım hem de oyuncular olarak iyi bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum. Ligde şampiyon olamasak da Ziraat Türkiye Kupası’nı kaldırmak bizim için çok iyiydi. Sezona başlarken hem yönetim hem teknik heyet benden beklentilerini ilettiler. Ben de onların bana belirttiği şeyleri sahaya yansıtıp, elimden geleni yapıp uzun yıllar Trabzonspor’un sağ beki olmayı hedefliyorum. Onun için sezon başı kampında ne kadar üzerine koyabilirim diye çok çalıştım. Üç maçta ilk 11 oynadım. Sonraki maçta de oyuna girdim. Yavaş yavaş, üstüne koya koya inşallah uzun yıllar Trabzonspor’a sağ bek olarak hizmet verebilirim.
Trabzon'da şehrin çocuğu olmak hem gurur verici hem de zorlukları var. Bu durum seni nasıl etkiliyor?
Ne kadar mutlu ederse de etsin zorluğu daha çok bence. Maç bitiyor diyelim. Kaybettiğimiz bir maç oluyor. Kaybedince taraftarlar o haftayı nasıl mutsuz geçiriyorsa, biz de Trabzonspor’un altyapısından çıkan oyuncular olarak o kadar mutsuz oluyoruz. Bizim için bu yönden çok zor. Kendi şehrinde, kendi takımında, altyapısında yetişip böyle mağlup olduğun maçlardan sonra biraz motivasyon düşüklüğü oluyor. İster istemez üzülüyorsun. Bazen diyorsun ki, “Keşke bu taraftarı üzmesek…” Ama aynı şekilde o taraftar üzülüyorken, sen de üzülüyorsun. Çünkü mağlup olmuşsun. Yani bu yönden biraz zor.
Pereira gibi önemli bir sağ bekle oynuyorsun. Nasıl bir ilişkiniz var? Ondan neler öğreniyorsun?
Pereira ile ilişkim çok iyi. Onun yaşı, tecrübesi, oynadığı takımlar benim için çok önemli. Ondan iki sene içinde ne kadar çok şey öğrendiğimi anlatamam… Antrenmanlardan sonra benimle özel çalışıyor. Orta çalışıyoruz. Maçlarda o değil de ben oynadığım zaman bana maçtan önce motivasyon konuşmaları yapıyor. Tercümanla aktarıyor. Maçtan sonra yaptığım hataları bana aktarıyor. Doğrularımı da söylüyor. “Şunları yapman lâzım, şunları yapmaman lâzım” diyor. Onunla abi-kardeş ilişkimiz var. Onun tecrübesinden ne kadar verim alabilirsem, benim için çok iyidir diye düşünüyorum. Bu sene de onun arkasındayım. Onun sözleşme olarak son yılı… İnşallah gelecek sezon o formayı almayı umut ediyorum. O da bunu bekliyor zaten… “Bu formayı sen giyeceksin” diyor… İnşallah bunu görürüz.
Zaman zaman sağ önde de oynuyorsun. Senin tercihin hangisi? Kendini sağ bekte mi açıkta mı daha iyi ifade ediyorsun?
Trabzonspor altyapısında hep sağ açık oynadım. Orijinim sağ açık yani… 1461 Trabzon’a imza attıktan sonra sağ bek olarak kaldım. Sağ bekte kendimi daha rahat hissediyorum. Arkadan oyunu görüp hücuma katılıyorum. Defansif yönüm önceki dönemlere göre daha iyi ama önceden sağ açık oynadığım için önde de etkinliğim var. Arkada defansif özelliğim, yırtıcı özelliğim, pes etmeme özelliğim olduğu için, oyunu görerek hücuma çıkıp, destek vermek benim için daha iyi.
Takım arkadaşların arasında profesyonelliği ile seni en çok etkileyen hangisi?
Pereira… Yaşına rağmen antrenmanlardaki, saha dışındaki özellikleriyle beni etkiliyor. Takım kaptanımız zaten. Bize örnek olacak bir insan. İdmandan sonra fitnessa girip çalışmasıyla tam bir profesyonel… O bizim için çok güzel bir örnek…
Seyircisiz maçlar seni nasıl etkiliyor?
Mahallede oynarken bile seni dışarıdan iki-üç kişi izliyor. Onun heyecanı ile oynuyorsun. Seyircisiz olduğu zaman tadı-tuzu olmuyor. Dünya umarım bir an önce bu zor günleri atlatır. İnşallah bu salgından kurtuluruz. Taraftarımız bir an önce bizi destekler. Trabzonspor’un taraftarı başka bir taraftardır. Her şeyi sonuna kadar yaşar. Üzüntüsünü yerin dibine, sevincini de zirveye kadar yaşar. Onların yanımızda olduğunu hissediyoruz ama tribünde olunca bir başka. İnşallah onları tribünde görmek istiyoruz.
Futboldan kazandığım ilk parayla neler yaptın?
Mahalledeki çocuklara top almıştım. Düzköy’de top oynasınlar istedim. Top dağıtmıştım. Onlar da futbolu çok seviyor. Oradan geldiğim, zorlukları iyi bildiğim için orayı unutamıyorum. Zaten şu an Düzköy’de yaşıyorum. Tesiste kalmadığım zaman ailemle birlikteyim. Oraya gidip geldiğimde eski günleri yaşıyorum. Yürüyerek gidip geldiğim günleri hiç unutmuyorum. Onların benim yaşadığım zorlukları yaşamaması için, bir nebze olsun yardımcı olabilmek için çocuklara top almıştım.
Henüz çok genç bir oyuncusun. 2023 yılına kadar sözleşmen var. Trabzonspor’da kendine nasıl bir kariyer planlıyorsun?
Geçen seneye bakarsak 16 maç oynamışım. Bu sezon da ilk dört maçta forma giydim. İstikrarımı devam ettirerek, üstüne koya koya, tecrübe kazana kazana uzun yıllar Trabzonspor’da oynamak istiyorum. Şu an ilk kez Ümit Millî Takımın kadrosuna çağrıldım. Burada oynayıp A Millî Takım’a yükselmek istiyorum. Hedefim Trabzonspor’da oynadıktan sonra Millî Takım forması giyebilmek…
Uzun vadede kendine bir kariyer planı yaptın mı?
Trabzonspor’da uzun yıllar oynadıktan, beni eğiten, bugünlere getiren takımım için elimden geleni yaptıktan sonra tabiî ki ülkemi ve Trabzon’u temsil etmek için yurt dışına gitmek isterim. İngiltere ve İspanya Liglerini çok beğenerek izliyorum. Oyun olarak diğer liglerden daha önde duruyorlar. Örnek aldığım futbolcu ise Dani Alves. O yüzden İspanya’da, İngiltere’de oynamayı çok isterim. İnşallah o günleri görürüz.
Yusuf Yazıcı’nın Fransa’ya transferi, seni nasıl etkiledi?
Yusuf abinin önümüzde çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum. Altyapıdan yetişip, Trabzonspor’un kasasına o kadar büyük bir miktar koyup, hem Trabzon’u hem de ülkeyi temsil etmesi bizim için çok iyi bir örnek. Onu gördükten sonra çalışma azmimiz daha da arttı. Yusuf abi yapabiliyorsa demek ki biz de yapabiliriz diye düşünüyoruz. Yusuf abi ile sürekli görüşüyoruz. Bize sürekli yardım ediyor. Oynadığımız maçlardan sonra bizi arıyor, tebrik ediyor. Yapmamız gereken şeyleri anlatıyor. Yanlış yaptığımız şeyler sonra, “Bunları düzeltin. Sürekli maç izleyin” tavsiyelerini veriyor. İnşallah onun hedeflediği yerlere biz de ulaşırız.
Büyük takımlarda forma giyen genç oyuncularımız popülerliğin getirdiği rehavet sonucu hüsran yaşama tehlikesi bekliyor. Çok önemli genç futbolcuların silinip gittiğine ülkece şahit olduk. Sen bu tehlikenin ne kadar farkındasın ve kendini korumak için ne gibi önlemler alıyorsun?
Çok farkındayım. Çünkü buraya gelirken çok zorluk çektim. Hele kışın idmana gidip gelirken neler yaşadım. Köyümüz Düzköy’e 5 kilometre mesafede. Kış sabahları dizime gelen karda o yolu yürümem gerekiyordu. Antrenmana böyle gidiyordum. Bu zorlukları hiç unutmam ve ailemin bana verdiği destek aklıma gelir. O yüzden hedeflerimden kolayca vazgeçmem. Ne kadar para kazanırsan kazan, o günleri unutamazsın. Unutursan zaten kazandığın paranın da yaptığın işin de hiçbir anlamı kalmaz. Bana büyük destek veren annemim ve babamın haklarını ödeyemem.
Bu zamana kadar Genç Millî Takımlara çağrılmamanı nasıl değerlendiriyorsun?
Sağ açık oynadığım dönemlerde gol katkım yoktu. Ama bunu kafama takmamıştım. Yusuf abi de Ümit Millî Takıma ilk kez gelmişti. Abdülkadir Parmak da ilk kez A Millî Takıma çağrılmıştı. Kendi kendime dedim ki, “Ben oynadıkça elbet bir gün göreceklerdir.” İşte şu an buradayım. Yani kafamda hiç “Millî Takım’a neden çağrılmadım?” diye bir düşünce olmadı. Sürekli üstüne koyarak devam ettim.
Ümit Millî Takım Teknik Direktörümüz Tolunay Kafkas, seni kariyerinde ilk defa ay-yıldızlı kampa çağırdı. Neler hissediyorsun? Burada nasıl bir ortam var?
Bir Türk oyuncusunun isteyeceği en güzel şeylerden bir tanesidir herhalde… Ben de kadroyu görünce çok heyecanlandım. Çok mutluluk verici bir şey. Takım arkadaşlarım beni yanına aldılar. Benimle sürekli konuşuyorlar. Hüseyin Türkmen, Ahmet Canbaz var. Buraya gelmeden onlarla sürekli konuştum. Onlar, “Buradaki samimiyet çok iyi. Yalnızlık çekmeyeceksin” dediler. Şu an çok güzel bir ortamdayız.
A Millî Takım’la ilgili düşüncelerin neler?
A Millî Takım şu an çok genç bir kadro ile devam ediyor. Öncelikle Ümit Millî Takım’da ve Trabzonspor’da göstereceğim performansla üstüne kata kata devam edebilirsem inşallah A millî formayı giymeyi de çok istiyorum. Türkiye olarak başarılarımız belli. Küçükken o maçları izlerken büyük heyecan duyardım. Şu an takım arkadaşım Abdülkadir Ömür, A Millî Takım kadrosunda. Aynı takımda yıllarca top oynadık. O orada, ben buradayım. Abdülkadir yapabiliyorsa ben de yapabilirim. Buraya gelmişken çalışmaya devam etmek lâzım.
Türkiye ve dünyada mevkiinde hangi isimleri beğeniyorsun?
Önceden Dani Alves’i çok seviyordum. Onun yırtıcı özelliğini çok beğeniyorum. Hırsımı ondan aldığımı düşünüyorum. Şu an Alexander Arnold var Liverpool’da… O da çok genç bir oyuncu. 1998 doğumlu. Onu izliyorum. İngiltere’deki futbol çok hızlı. Oyun çok hızlı dönüyor. Örnek aldığım futbolculardan birisi Dani Alves, diğeri de Arnold’dır.
Özeleştiri yaptığın zaman kendinde gördüğün eksikler neler? Kendini geliştirmek için ekstra neler yapıyorsun?
Fazla kitap okuyamıyorum. Okuduğum zaman da sporla alâkalı biyografiler okuyorum. Boyum kısa olduğu için önceki yıllarda eziliyordum. Bunu üst kuvvet çalışarak, çabukluk kazanarak yenmeyi planlamıştım. Ekstra antrenmanlar yapıp eksik olduğum yerleri kapatmaya çalışıyorum. Yan toplarda ve arkama atılan toplarda boyum kısa olduğu için eksik kalacağımı düşünerek sürekli idmandan sonra kafa vuruşu yaparak çalışıyorum. Şu an sıçrama yeteneğimi biraz daha geliştirdim. İnşallah böyle devam eder. Bazen senden uzun boylu bir sol açık olduğu zaman kafa olarak kendini hazırlıyorsun zaten. Kafa topuna çıkmadan önce hafif alttan müdahalelerle faul yapmadan rakibin dengesini bozmaya çalışıyorum. Ya da onun sektirdiği toplara hızla müdahale edip almam gerekiyor. Bunları düşünüyorum maçtan önce. Aklımda hep bunlar oluyor. Kafa topuna çıkmayayım, sektirdiği topu alayım düşüncesi ağır basıyor. Bu Gökhan Gönül’de de Dani Alves’te böyle…
Trabzon’da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarında neler yaparsın? Hobilerin, fobilerin neler?
Futbolun dışındaki zamanlarda ailemle vakit geçirmeyi çok severim. Yaylaya çıkarız. Bizim oralar çok güzeldir. Arkadaşlarımla beraber derenin kenarında, serinde oturmak terapi oluyor. İnşallah ilerleyen yıllarda yaylaya bir ev yapmayı düşünüyorum. Orada kafamı dinlemek istiyorum. Zaten sürekli şehrin içindeyiz. Kafa dinlemek için yaylalar çok sessiz, sakin yerler. Play-Station oynamayı, masa tenisini seviyorum. Fobilerime gelince, küçükken beni köpek kovalamıştı. Çok korkmam ama bir tedirginlik var içimde. Köpek gördüğümde yavaştan geçer giderim.
Bizim unuttuğumuz, senin eklemek istediğin bir şey var mı?
Yıllar önce Show TV’ye bir röportaj vermiştim. Orada yaptığımız röportajı yıllar sonra Antalyaspor maçında ilk 11’de oynadığım zaman yayınlamışlardı. Orada yaşadığım zor günleri anlatıyordum. Trabzonspor’da ilk 11’de oynamak benim için bu yüzden çok gurur verici. Annemi, babamı görüntülü aradım. Ben telefonu açtığım zaman herkes gözyaşlarına boğulmuştu. Çok şükür bu günlere geldik. Ama daha yolun başındayız. O günleri unutmamak için çok çalışmak lâzım. Hiçbir zaman “Oldum” dememek lâzım. Asla pas etmem, üzerine giderim.
İlginizi Çekebilir