Nur suresi üçüncü Âyet-i kerimede,...
Nur suresi üçüncü Âyet-i kerimede,
“Zina yapan erkek, zina yapan kadınla ya da bir müşrik kadınla evlenir; zina yapan kadın da zina yapan bir erkekle ya da müşrik bir erkekle evlenir.” buyurulmuştur.
Peki yanlışlıkla bu yola sapmış birisi sonradan tövbe-i nasuh ile tövbe ederse durum ne olur?
Bu âyet ile ilgili açıklamaları Elmalı Merhumun Tefsirinden şöyle özetleyebiliriz. Önce farklı görüşleri verip, 7. maddede sonucu belirteceğiz:
1. Bazıları ” bu âyette maksat, nikâhın hükmünü açıklamak değil, zinanın kötülüğünü açıklamadır. Burada nikâh çiftleşme manasındadır ve bu sebepten haramlık da zinanın haramlığıdır” demişlerse de anlamsızdır. Çünkü Kur’an da nikâh, hep akit “nikâhlanma” manasına geldiğinden çiftleşme manası verilmesi doğru değildir. Bir de bu manaca ayetin hiçbir fayda ifade etmemiş olacağı gösterilmiştir.
2. Hz. Aişe (r.a) dan rivayet edilmiştir ki:
“Bir erkek bir kadınla zina etse onu nikâhlayamaz, bu âyette haramdır. O işe başladığında zina etmiş olur…”
Ebu Hayyan tefsirinde: Ashab-ı kiramdan İbn-ü Mesud ve Bera b.Azib (r.anhüma) nin de görüşlerinin böyle olduğu bildirilmiştir.(1) Fakat buna karşılık Hz. Peygamber (sav)’den bu konu sorulmuş
“Evveli akılsızlık, ahiri nikâhtır; haram, helali haramlaştırmaz.”(2)
buyurduğu nakledilmiştir. Ebu Bekr-i Sıdık, İbnü Ömer, İbnü Abbas ve Cabir’den ve Tavus, Said b. Müseyyeb, Cabir b. Zeyd, Ata, Hasen’den ve dört İmam’dan naklonunan görüşte caiz oluşudur. (3) Ancak Fahrür Razi tefsirinde zikredildiği üzere, zina eden erkek ve zina eden kadının iffetli erkek ve iffetli kadın ile ve iffetli erkek ve iffetli kadının, zina eden erkek ve zina eden kadın ile evlenmesinin haram olması, Hz. Aişe (r.anha) ve İbnü Mes’ud gibi Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali’nin (radiyallahu anhum ecmain) de mezhepleridir,(4) deniliyor.
3. Hasen’in görüşüne göre bu haramlık, belirli zina eden erkek ve zina eden kadın haklarındadır. Had cezası dediğimiz sopa vurulmuş zina eden erkek, ancak zina etmiş bir kadınla evlenebilir, Hz.Ali (ra) böylesinin nikâhını reddetti diye, rivayet edilmiştir.
4. Bazıları bu hükmün Medine de İslam’ın başlangıcında gelmiş olup, daha sonra nesh edildiğini söylemişlerdir. Said b. Müseyyeb bu süredeki
“Aranızdaki bekarları evlendirin.” (Nûr, 24/32) ve Nisa sûresindeki
“Size helal olan kadınlardan nikâhlayın.” (Nisa, 4/3)
âyetlerinin umumlarıyla birlikte neshedildiği rivayet edilmiş ve bu görüş yaygınlık kazanmıştır.(5) Mutezilen Cübbai de icma ile nesholunmuştur, demiş. Fakat Fahrür-Razi tefsirinde açıkladığı üzere araştırmacı alimler bu iki görüşün ikisinin de zayıf olduğunu anlatmışlardır. (6) Çünkü neshedenin icma olduğunu söylemek ise, icmanın nasih olmayacağı Fıkıh usülü ilminde sabittir. Bir de Ebu Bekir, Ömer, Ali (radiyallahu anhum ecmain) gibi zatların muhalefetleri bulunan bir konuda, icma sahih olamaz. Bu sebepten icma ile nesholunmuştur, demek doğru olmayacağı gibi mensuh olduğuna icma edilmiş demek de doğru değildir. Çünkü açıklandığı üzere aksi sabittir. Gerçi “ve enkihul eyame minkum” ve “fenkihu ma dabe lekum” emirleri geneldir. Fakat bunların da dinen bir engel bulunmayanlara ait olduğunda şüphe yoktur. Bundan dolayı diğer haramlar gibi buradaki haram kılınmanın da engellerden biri olması düşünülebilir.(7)
5. Abdullah b. Ömer’den, İbnü Abbastan (r.anhüm) Mücahidden, Said b. Cübeyr’den ve yine Said b. Müseyeb’den gelen rivayetlere göre bu âyetin iniş sebebi şudur:
Cahiliye devrinde fahişeleri işleten kirahaneler (kerhaneler) kerhaneciler vardı. İslam geldiği vakit Medine de bunlardan Ümmü Mehzûl gibi meşhur karılarla, kapıları bayraklı, alametli dokuz kadar kerhane bulunuyordu. Bu karılar, bu kerhaneciler hep müşriklerden idi. İçlerinde servet edinmiş olanları vardı. İslam’da zina haram olduğundan bu fahişelerden bazıları, yeni Müslüman olmuş olan bazısına nikâh teklif temiş ve kabul ederlerse nafakalarını taahhüt etmek istemiş, onlarda fakirlikleri ve ihtiyaç içinde bulunduklarından dolayı Resülullah (asv)’dan izin istemişler, bunun üzerine bu ayet indirilmiş, o nikâhın mü’minlere haram olduğu anlatılmıştır.
Bundan dolayı bazı tefsirciler bu haramlığın nüzul sebebi olanlara mahsus olduğunu zannetmişlerdir ki, “elif lamlar” ahd için demek olur. Gerçi karine tamam olduğu zaman hüküm, nüzul sebebine tahsis olunabilir. Fakat burada hüküm, umumi sıfat üzerine gelmiş ve bu suretle haramlığa sebep olanların şahıslarında değil; ötede zinakarlık, beride iman vasıfları arasında zıtlıkta gösterilmiştir. Bu ise tamim, yani umumilik karinesidir. Öyle ki “lam” ahde yorumlansa bile, hükmün kıyas ile genelleştirilmesi zorunlu olacaktır. Bundan dolayı, nüzul sebebine mahsustur, diyenlerin muradı da bu haram kılmanın özellikle kerhane fahişeleri hakkında olduğunu söylemektir.
Ve bu fahişelerin belirgin özelliği ise zinayı helal kabul etme veya hafife alma demektir ki, küfürdür. İslamiyet’in hakimiyeti ile o cahiliyet kalıntısı olan kerhaneler kalkmış ve had cezalarının konulması ve uygulanması İslam topraklarında artı öylelerinin ortaya çıkmasına meydan bırakmamış olduğu müddetçe, bunların nevi şahıslarına münhasır kalmış olmasından dolayı bu, onların şahıslarına mahsus kaldı, diyenler de olmuştur. Bununla beraber:
6. Tefsircilerin çoğunun açıklamasına göre, bu haram kılma, zina edenleri nikâhlamaktan müminleri sakındırıp korkutmak için mübalağa içindir. Çünkü diyorlar; zina damgası basılmış fasıkların peşine takılmak caiz değil, mahzurludur. Fasıklara benzemesine, töhmet mevkiinde bulunmasına, hakkında kötü lakırdılar edilmesine ve daha birçok bozgunculuğa sebeptir. Günahkarlar topluluğunda oturmakta bile günahlar işlemeye maruz kalmak tehlikesi ne kadar çoktur! Artık zina eden kadınlar, kahpelerle evlenmek nasıl olur?
“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin.” (Nur, 24/32) emrindeki “salah” “iyi olanlar” kaydında da bu manaya dikkat çekilmiştir.
– Ancak bir mümin, kaçınılması gereken böyle haram bir nikâhı -faraza- yapmış olsa o nikâh nikâh olur mu? Yoksa o da bir zina mı olur?
7. Şimdi bunu özetlemekle âyetin manasını tesbit edelim: Burada üç kısım vardır: Müşrikler, zinayı helal kabul edip hafife alanlar, bir de böyle olmayanlar.
BİRİNCİSİ: Herhangi bir mümin erkeğin veya mümin kadının, şirk koşan bir kadın veya şirk koşan bir erkekle nikâhı sahih olmaz, kesinlikle haramdır, o bir zina olur.
İKİNCİSİ: Zina eden erkek ve zina eden kadın, âyetin nüzul sebebi olan kerhaneciler ve sermaye olarak kullandıkları kadınlar gibi zinayı helal gören veya zinayı hafife alan takımdan ise, haramlığı nass ile benimsenmiş olanı helal kabul etme veya hafife alma küfür olduğu için, bunlar müşrik hükmünde olduklarından, nikâhları nikâh olmaz, kesinlikle haramdır, müşrik nikâhı gibidir. Onun için âyette zina eden erkek ve kadın, müşrik erkek ve kadına denk tutulmuş, “Bu müminlere haram kılınmıştır” buyurulmuştur. âyet bu iki kısmın nikâhının haram oluşuna delildir. Ancak gerçekten tövbe etmiş olanlar başkadır.
ÜÇÜNCÜSÜ: Helal sayma veya hafife alma gibi küfür delili olmayarak zinası tesbit olunmuş, önceden de başından hiç nikâh geçmemiş ise, iffet sahibi müminlerin bunları nikâhlamaları tahrimen mekruh, fakat nikâhları sahih olur. Âyetin tahriminin bu kısmı içine aldığı hususunda bir çeşit şüphe vardır. Onun için içtihada yol açmıştır.
İşte zikredilen ihtilaf, bu kısım hakkındadır. Yalnız Hz. Aişe (r.anha) ve İbnu Mesud ve Bera b. Azib hiçbirisinde nikâhlanmayı uygun bulmamış, bu kısmın haramlığını da diğer iki kısım derecesinde tutmuşlardır.
Özetle söylemek gerkirse; zinayı helal sayanlar, ancak zina eden biriyle evlenmelidir. Zinanın haram olduğunu kabul edip nefsini uyarak zina eden bir müminin, zina etmeyen birisiyle evlenmesi helaldir. Ayrıca içten ve samimi yapılan tövbeler inşallah kabul edilir. Kaynak: sorularla islamiyet
Yorum Yazın