Psikoloji alanında yapılan çalışmaların insan öğrenmesinin yaşam boyu sürdüğünü gösterdiğini belirten uzmanlar, öğrenilen yeni davranış ve bilgilerin, insan beyninde yeni sinir bağlantıları oluşmasına ve buna bağlı olarak beynin yapısında değişiklere yol açtığına dikkat çekiyor.
Uzmanlar, “beynin nöroplastisitesi” olarak tanımlanan bu özelliğin öğrenmeye bağlı olarak anne karnından başlayarak yaşamın sonuna kadar devam ettiğinin altını çiziyor. “Öğrenmenin en önemli belirleyicisi merak” diyen uzmanlar öğrenme merakının kişiden kişiye de değişiklik gösterdiğini belirtiyor.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, yaşam boyu öğrenme kavramına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yaşam boyu öğrenmeyi anlamak için ilk olarak öğrenme kavramını tanımlamak gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Öğrenme, deneyime bağlı olarak bir kişinin bilgisinde veya davranışında oluşan nispeten kalıcı değişikliklerdir. Burada sözü edilen değişikliğin süresi kısa vadeli değil, uzun vadelidir; değişim bellekteki bilginin içeriği ve yapısında veya kişinin davranışındadır; değişimin nedeni, yorgunluk, motivasyon, ilaçlar, fiziksel durum veya fizyolojik müdahaleden ziyade kişinin çevresiyle ilişkisi neticesinde oluşan deneyimidir.”dedi.
Düşünce ve inançlar nasıl oluşuyor?
“Yeni bilgilerin ve çevreden gelen etkilerin, bireylerin önceki öğrenme deneyimlerine ve sosyal etkilere bağlı olarak yorumlanması düşünceleri ve inançları meydana getirir” diyen Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Bu da her bireyin kendi gerçekliği veya bir deyişle hayatı görme biçimi haline gelir. Daha genel bir tanımla öğrenme, yeni düşünme biçimleri, bilgiler, davranışlar, beceriler, değerler, tutumlar ve tercihler edinme sürecidir.”dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Yaşam boyu öğrenme ise kişisel, kamusal, sosyal veya istihdamla ilgili herhangi bir konuda bilgi, beceri ve yeterlilikleri geliştirme amacıyla yaşam boyunca gerçekleşen tüm öğrenme faaliyetleridir. Eğitim bağlamında ele alındığında ise basitçe insanların örgün eğitimden sonra ve yaşamları boyunca deneyimledikleri bilgi ve becerilerinin sürekli gelişimi biçiminde olarak tanımlanabilir.” diye konuştu.
Öğrenme süreci hayat boyu sürmekte midir?
İnsan davranışını ve zihnini anlamanın psikoloji biliminin temel gayesi olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Psikoloji alanında yapılan ilk çalışmalar insan zihnini anlamaya yönelik iken 1950’lerde, mevcut yöntemlerle bunun anlaşılamayacağı göz önünde bulundurularak insanın gözlemlenebilen davranışlarının incelenmesi fikri öne çıkmıştır ve bu süreçte inanı anlamak için insanın nasıl öğrendiği üzerinde durulmuştur.” dedi.
1950 Bilişsel Devrim önemli bir dönüm noktası
1950 Bilişsel Devrimi olarak tanımlanan süreçte bilgisayarların ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla birlikte insan zihni ve bilgisayarlar arasındaki benzerliklerin ön plana çıktığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Bu değişim ile de psikoloji biliminin temel malzemesi olarak zihnin incelenmesi eski popülaritesinin de üzerinde bir ilgi alanı haline gelmiştir. Bilişsel Devrimle birlikte gelişen teknolojilerin bir başka getirisi de insan beyninin işlevlerinin ve işleyişinin keşfine sağladığı imkanlar olmuştur. Çeşitli nörogörüntüleme teknikleri sayesinde insanların davranışları ve zihinsel süreçleri farklı beyin bölgelerinin ilişkisi incelenebilmiştir. Aynı zamanda belirli zihinsel işlevler ve davranışlarla beyin bölgelerinin kendi aralarındaki etkileşimin ilişkisi de nörobilim, nöropsikoloji, biyopsikoloji veya psikofizyoloji gibi alanların çalışma konularını oluşturmuştur.” dedi.
Beynin nöroplastisitesi yaşam boyu devam ediyor
“Bu gelişmelerle birlikte elde edilen en temel sonuç ise insan öğrenmesinin yaşam boyu sürdüğüdür” diyen Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Öğrenilen yeni davranış ve bilgiler, insan beyninde yeni sinir bağlantıları oluşmasına ve buna bağlı olarak beynin yapısında değişiklere yol açmaktadır. Beynin nöroplastisitesi olarak tanımladığımız bu özellik ise öğrenmeye bağlı olarak anne karnından başlayarak yaşamın sonuna kadar devam etmektedir.” diye konuştu.
Başarının ödüllendirilmesi öğrenme motivasyonunu artırıyor
Bilişsel Devrimle birlikte ortaya çıkan Bilişsel Yaklaşımın öğrenme motivasyonunu etkileyen faktörleri daha detaylı biçimde ele aldığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Buna göre, öğrenilecek bilgi içeriğinin kişinin ilgisi dahilince olması, çevreden alınan destek, bilginin değerine yönelik kişinin inancı, kişilerin kendilerine hedef koyması, edinilen bilginin kişiyi birden fazla hedefe ulaştırabilmesi, başarıya yönelik kişinin ve çevresinin atıfları ve beklentileri, yaşa ve beceri düzeyine uygun zorluk ve hedef belirlenmesi, hataların cezalandırmasındansa başarının ödüllendirilmesinin seçilmesi öğrenmeye yönelik motivasyonu arttırmaktadır.” diye konuştu.
Öğrenme merakı kişiden kişiye farklılık gösteriyor
“Merak, insanın ve bilimin ilerlemesini sağlayan en temel faktördür” diyen Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter, “Tür olarak geldiğimiz noktayı, merakımıza ve aslında merakla olan ilişkimizi yönetme biçimimizdeki başarımıza borçluyuz. Dolayısıyla merak, özellikle bilgi bağlamında ele aldığımızda, öğrenmenin en önemli belirleyicisidir. Daha önce de değindiğimiz gibi öğrenme motivasyonunu arttıran bir etken kişinin öğrenilecek olan bilgi veya davranışın değerine yönelik inancıdır. Bu değerin belirlenmesinde ise merak önemli bir rol oynar. Ancak insan olarak her bir bireyin de aynı pozisyonda olmadığı aşikârdır. Bunun temel sebeplerinden biri de öğrenme merakının kişiden kişiye farklılık göstermesidir. Aynı ailede yetişen farklı bireylerin bilgi ve beceri açısından farklı noktalarda olabildiğini birçok örnekte görebiliriz. Bu da öğrenme merakının kişiden kişiye farklılık göstermesinin en görünür sonucudur.” dedi.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın